Güncel
'CemaatÂ’in operasyon kabiliyeti hala var'
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, Fethullah Gülen Cemaati’nin yıllardır devletin kritik kurumlarını dinlediğini, devletin arşivine sahip olduğunu söyledi.
Al Jazeera'den Ä°rfan Bozan'ın haberine göre; Hanefi Avcı, Türkiye'nin en tanınmış eski polislerinden. Emniyet Genel MüdürlüÄŸü bünyesinde daire baÅŸkanlığı ve il emniyet müdürlüÄŸü görevlerinde bulundu. Türkiye'de “Devlet içinde çeteleÅŸme” iddialarının ortaya saçıldığı Susurluk Skandalı döneminde cesur açıklamalarda bulundu. 2010'da yazdığı “Haliç'te YaÅŸayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” baÅŸlıklı kitap ile Türkiye'de Fethullah Gülen Cemaati'nin polis ve yargı içinde örgütlendiÄŸini iddia etti. Kitabının yayımlanmasından sonra bir sol örgüte yardım, yataklık ve Ergenekon soruÅŸturması kapsamındaki Oda TV davalarından tutuklandı. Dört yıl cezaevinde yattı. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarıyla 'yargılamada hak ihlali' kararı sonucu tahliye olduktan sonra ikinci kitabı “Cemaat'in Ä°flası Hoca'nın Ayağının Kaydığı Yer” baÅŸlıklı yeni bir kitaba imza attı. Avcı yeni çıkan kitabı kapsamında Gülen Cemaati'nin mevcut durumu ve AK Parti Hükümeti'nin Cemaat'e yönelik operasyonları anlattı.
Fethullah Gülen Cemaati hakkında ikinci kitabınız çıktı. Neden bir kitap daha yazdınız?
Ortam ve ÅŸartlar yeniden böyle bir kitap yazmayı gerektirdi. GeliÅŸmelere baktığınızda artık ÅŸu anda Cemaat'in yürüttüÄŸü operasyon ve tahkikatların sahteliÄŸinin oraya çıktığı kurulan kumpasların orta yere çıktığı Cemaat ile hükümet arasında kavganın baÅŸladığı bir olayda Cemaat'e yönelik soruÅŸturmalar da baÅŸlayınca artık bir ÅŸeyler söylemenin gereÄŸi ortaya çıktı.
“Cemaat'in operasyon kabiliyeti hâlâ var”
Kitabınızın adı “Cemaat'in Ä°flası” ama kitabı okuduÄŸumuzda hâlâ ayakta ve faal olan bir Cemaat yapılanması varlığına dikkat çekiyorsunuz. Ä°çerik ile baÅŸlık çeliÅŸmiyor mu?
Ä°flastan kastettiÄŸim, Cemaat iflas etti, yok oldu anlamında deÄŸil. Ä°flası mecazi anlamda kullandım. Cemaat kendisini Ä°slami kimlikle tanımlıyor. Ä°slam'da iflasın bir manası var. Ä°slami metinler diyor ki; eÄŸer siz insanlara kötülük yaparsanız insanlara hukuksuz ve adaletsiz davranırsanız öbür dünyada bunlardan hesap sorulurken sizin iyi amelleriniz onlara verilir, yaptığınız kötülüÄŸün bedelini ödersiniz. Ä°yi amelleriniz biterse çok kötülük varsa bu defa o insanların kötü amelleri size verilir ve siz o zaman iflas etmiÅŸ olursunuz yani her ÅŸeyini kaybetmiÅŸ, elindeki sermayesi gitmiÅŸ insan olursunuz. Biz Cemaat'in yaptıklarıyla öbür tarafta iflas etmiÅŸ olduÄŸunu anlatmak için bu adı koyduk. Hatta bu kitabın asıl yazılış amacı Cemaat çok ciddi olarak var, siz Cemaat'i bitti zannediyorsunuz yapılan birkaç iÅŸlemle Cemaat pasifize oldu diyorsunuz tam tersine çok ciddiye almanız gereken çok ciddi bir yapı olarak hâlâ var. Kamu duyarlılığını artırmak için bu kitabı yazdım. Tüm toplumu dinleyip, izleyebilen baÅŸbakanların, bakanların herkesin telefonlarını dinleyebilen tüm devlet toplantılarına girip bakabilen TSK, MÄ°T gibi devletin devasa kuruluÅŸlarına kumpas yapabilen bir yapıdan söz ediyoruz.
Cemaat'in yukarıda saydıklarınızı yapabilecek gücü hâlâ var mı?
En azından operasyon yapabilme kabiliyeti var. Evet epey darbe yedi bir takım unsurları tayin oldu. Bir takım elemanları tutuklandı. Destek veren iÅŸ adamları desteÄŸini çekti ama bu Cemaat'in gücünden çok ÅŸey kaybettirmedi. Hâlâ illegal çekirdek, gövde yapı güçlü ve operasyon yapabilecek, her türlü provokasyonu yapabilecek gücü ve imkânı var. Bugün MÄ°T bile devletin belli kurumlarından bilgi alırken zorlanır. Emniyet aynı ÅŸekilde zorlanır. Cemaat bir saniyede tüm devlet arÅŸivine sahip olur. Devletin hafızası Cemaat'te. Cemaat tüm devlet arÅŸivine sahip. Ellerinde yüzlerce kamu görevlisine ÅŸantaj yapacak bilgiler var. Kimi nasıl terbiye ettiklerini biliyoruz. Ä°stediÄŸi zaman istedikleri bilgiyi kullanabilirler. O güç ve bilgi ellerinde var. Bence tüm MGK toplantılarının kayıtları ellerinde var. Tüm DışiÅŸleri Bakanlığı toplantılarının kayıtları ellerinde mevcut. Bu böyle hafife alınamayacak kadar cemaate güç ve kudret veren bir durum.
Operasyon diyerek neyi kastediyorsunuz?
MÄ°T tırlarının durdurulması. Tutuklu polislerin çıkarılmasını kastediyorum. Bunların dışında hiç tahmin etmediÄŸimiz ÅŸeyler de yapabilir.
Aslında sizin tabirinizle operasyon yapıyorlar ama başarılı olmuyor. Mesela son olarak İstanbul'da tutuklu polislerin tahliye kararı uygulanamadı. Hatta kararı veren hakim tutuklandı. Artık başarılı olamıyorlar denemez mi?
Biz 7 Åžubat 2012'de MÄ°T yöneticilerinin ifadeye çaÄŸrılma kararlarıyla ÅŸoke olduk. 17-25 Aralık operasyonlarıyla ÅŸoke olduk. Bunlar tahminlerimizi aÅŸan ÅŸeylerdi. Bugün de bunu aÅŸan ÅŸeyler yapabilirler. Mesela tutuklu polislerin tahliyesi konusunda Urfa'da baÅŸarılı oldular. Hâkim kendi nöbetine denk getirdi, hiç dosyaya bakmadan tahliye etti. Ä°zmir'de baÅŸka bir hâkim yine tahliye kararı verdi. Ä°stanbul'daki olayda da uzun bir hazırlık yapılmıştı. Burada engellendi. Beceremediler. Bu baÅŸka operasyon yapmayacaklar anlamına gelmiyor. Ummadığımız operasyonlara giriÅŸebilirler bu imkân ve güç var.
Nasıl önlenebilir?
Åžimdi kapatılan özel yetkili mahkemelerde Cemaat'in militanı haline dönüÅŸmüÅŸ birçok hâkim ve savcı var. Bu kiÅŸiler hakkında yapılmış yüzlerce ÅŸikayet var. Bunlar haklı ÅŸikayetler. Bu ÅŸikayetler dikkate almadan bu hakim ve savcıların tekrar yargı içine konması büyük bir hataydı. Bunların kararlarının tarafsız olmadığı Anayasa Mahkemesi ve diÄŸer bazı mahkemelerin kararlarıyla netleÅŸmiÅŸ. Bunlar yargı içine konamaz. Hükümet sadece kendi davalarına bakarak bunları görmezden geldi yargı içine karıştırdı. Bu vahim bir tehlikedir Bu hâkim ve savcılar her baktıkları davada sorun yaratabilirler. Bu kiÅŸilerin araÅŸtırılıp soruÅŸturulması gerekiyor
“Aynı sahada iki güç doÄŸdu”
Kitabınızda 2006-2013 yılları arasında Cemaat'in önce polis de sonra da yargıda artan bir oranda hakimiyet kurduÄŸunu sonra da istedikleri operasyonları yaptıklarını yazıyorsunuz. Sizce Cemaat bunları niye yaptı? Hedefi neydi?
Aslında belki baÅŸlangıçta bu hedefleri önlerinde yoktu. Zamanla güç kazandıkça, imkânlar önlerine geldikçe hedeflerini büyüttüler. BaÅŸlangıçta amaçları devlet içinde etkin olmak kendi elemanlarını devlete yerleÅŸtirmek, devletin imkânlarını bolca kullanmaktı. Fakat zaman içinde korkunç denetimsiz kimsenin karışmadığı istediÄŸi gibi polis ve yargıyı kullanma imkânına kavuÅŸtular. Cemaat, yargının ne kadar etkin bir silah olduÄŸunu keÅŸfetti. Onunla bütün hedeflerini gerçekleÅŸtirebiliyor, bütün rakiplerini yok edebiliyor hale geldi. Türkiye'de istediÄŸi iÅŸi yapabilme imkânına sahip olduÄŸunu gördü. En sonunda ÅŸunu gördü: Aslında ülkeyi ben yönetiyorum. Her ÅŸeyi benim elemanlarım yapıyor. Mesela ÅŸunu net olarak görüyoruz: GüneydoÄŸu'da polis, savcı ve hâkimler hükümetin deÄŸil Cemaat'in programını uyguluyor. Hükümet, GüneydoÄŸu'da MÄ°T ile beraber barış süreci yürütüyor daha yumuÅŸak, silahsız bir çözüm anlayışına doÄŸru gidiyor. Karşılığında örgüt de eylem yapmıyor. Ama Cemaat tersine binlerce insanı tutukluyor, tahliye etmiyor. Hükümet yasalar, paketler çıkarıyor Cemaat bunları hiç dinlemiyor. Cemaat operasyoncu bir anlayışı devam ettiriyor. Kendince oralarda kurdukları evlerle insanları kazanırım anlayışına yöneliyor. Orada kendini dayatıyor.
Dış politikada hükümet Mavi Marmara eyleminin arkasında duruyor, Cemaat tersini savunuyor. Ä°ç güvenlikte Cemaat ile AK Parti Hükümet'i arasında tam tersi görüÅŸler var. 2008'e kadar Türkiye'de terör örgütü üyesi olarak yargılanan kiÅŸi sayısı ile 2008'den yani Cemaat'in yargıda etkin olmasından sonraki rakam arasında 10 kat artış var. PoÅŸu takan örgüt mensubu, gösteriye katılan örgüt mensubu sayıldı. Herkese bir örgüt adı takılarak yargılandı. Cemaat iç güvenlik, uyuÅŸturucu, organize suç konularında kendi tanımlamalarını hayata geçirmeye çalıştı. Cemaat kendi politikalarını uyguladı. Tabi bunlar bizim gördüklerimiz. GöremediÄŸimiz bir ÅŸekilde diÄŸer sahalara da müdahale ediyordu. Bir süre sonra öyle bir hale geldi ki Cemaat de bir söz vardır: “Hakimiyetin ÅŸenni müdahaleyi reddeder” Yani hakimiyet olmanın gerekleri baÅŸkalarının o sahada hâkim olmasını kabul etmemektir. Hâkim bir tane olur. Åžimdi aynı sahada bir hükümet bir de Cemaat gücü doÄŸdu. Birinin GüneydoÄŸu politikası var diÄŸerinin de var. Birinin dış politikası var diÄŸerinin de var. Cemaat en sonunda “Ben gücüm, benim dediÄŸim olmalı ben bu hükümeti devreden çıkarayım. Onu bir kenara koyayım kendim oraya gireyim” dedi. Ä°lk denemesini 7 Åžubat operasyonu ile yaptı. Burada iki amacı vardı: “GüneydoÄŸu'yu benim dediÄŸim gibi çözelim, hükümet yanlış yöntem izliyor. Ben bu oyunu bozarım” dedi. GüneydoÄŸu iÅŸini yürüten hem Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilatı görevlilerini sorguya çağırmakla hem de orada yapılan iÅŸlemleri bir takım evrak ve belgeleri MÄ°T'ten alıp götürüp Diyarbakır BDP'nin bürosuna koyarak o olayı suç haline dönüÅŸtürdü. Barış süreci görüÅŸmelerini PKK'ya yardım, PKK'ya destek gibi kabul ettirerek MÄ°T üzerinden bütün hükümet politikalarını boÅŸa çıkarmayı hem de MÄ°T'i ele geçirmeyi düÅŸündü. Bu onlar açısından iyi bir kalkışmaydı. Tabi hükümet bunu yapanları cezalandırmak mani olmak yerine sadece onların elinden MÄ°T mensuplarını kurtarmak gibi pasif bir yöntemi tercih etti. Olaya karışan bir savcı yardımcısıyla üç dört polis müdürünün yerini deÄŸiÅŸtirdi, olayı öyle geçiÅŸtirmeye kalktı. 7 Åžubat aslında en ciddi tepki vermesi gereken konuydu. Hükümet orada pasif kaldı niye? Oy kaybetmek istemiyordu. Cemaat'i karşısına almak istemiyordu onun çok ciddi bir gücü ve oy potansiyeli var zannediyordu. Cemaat'in artık doyumsuz bir noktaya gelip hükümeti yerle bir etmeye karar vermeye yerine baÅŸka bir ÅŸey koymayı düÅŸündüÄŸü zaman da 17 ve 25 Aralık operasyonları geldi.
Kitabınızda Cemaat ile AKP arasında 2011 Genel Seçimleri öncesinde bir milletvekili pazarlığından bahsediyorsunuz. Cemaat'in 80 civarında milletvekili istediÄŸi ama AKP'nin buna yanaÅŸmadığını yazmışsınız. Nedir bu olayın ayrıntıları.
Cemaat belli oranda milletvekili istiyor. AKP de belli oranda karşılamayı düÅŸünüyor fakat Cemaat'in istediÄŸi sayının hükümeti tıkama ihtimali olan sayı olduÄŸu anlaşılınca AK Parti vazgeçiyor. Cemaat'in planı hükümeti tıkayacak bir sayı. Hükümet bu planı öÄŸrenince vazgeçiyor.
Bu pazarlığın yapıldığından ne kadar eminsiniz?
Pazarlık deÄŸil de onlar milletvekili istiyorlar. Bu aslında Türkiye'de olur. Bir takım gruplar siyasi partilerden milletvekili isterler burada tam bu istem kabul edileceÄŸi sırada Cemaat'in yaptığı planı hükümet öÄŸreniyor son ana kadar oyalıyor son anda göstermelik birkaç kiÅŸi koymak suretiyle onların oyununa gelmiyor.
Yıllarca beraber yürüyen bu iki güç daha fazla beraber yürüyemezler miydi?
Aslında beraber yürüyorlardı ama az önce de söylediÄŸim gibi bir yerde hâkim güç bir kiÅŸi olur. Hâkimiyet noktasında sorun çıkmaya baÅŸladı. Aslında hükümet bazı uygulamalara karşı çıktı. Karşı çıktığını bazı uygulamalarıyla, açıklamalarıyla ima etti. DüÅŸündü ki bu ima ile Cemaat düzeltir. Mesela Ä°lker BaÅŸbuÄŸ'un tutuklanması sonrasında hükümet tahliyesini istedi. BaÅŸbakan birkaç konuÅŸmasında bunu da deklare etti. DüÅŸündü ki, bunu anlarlar tahliye ederler ama Cemaat BaÅŸbakan'ı hiç kazımadı.
Her şey 17-25 Aralık'ta mı koptu?
17-25 Aralık'ta hükümet anladı ki bıçak artık kendi boÄŸazına dayanmış ve kendi kellesi alınacak iÅŸ artık savaÅŸa dönüÅŸtü.
“17-25 Aralık sonrası için Cemaat kimlerle ittifak yaptı?”
Kitabınızda “Cemaat 17-25 Aralık'ı planladıysa bunun devamını da planlamıştır. Hükümet gidince yerine kimin geleceÄŸini de düÅŸünmüÅŸtür” diyorsunuz. Cemaat kimlerle ittifak yapmıştı, kimler gelecekti?
Cemaat gibi üç adım sonrasını planlayan hesap eden bir hareket var. Siz hükümeti kesin ortadan kaldırmaya yönelik bir plan yapmışsınız “Peki bunlar gidecek de yerine kim gelecek?” Diyemezsiniz. Mutlaka yerine geleceÄŸi hesap etmiÅŸ olmanız lazım. Peki yerine geleceÄŸi hesap ederken kimdi bunlar? Kimler gelecekti? Bu bir soru. Ä°kincisi Türkiye'de belli güçler var bir hükümet gelirken giderken sözleri halk nezdinde etkili olacak bir CumhurbaÅŸkanlığı makamı var. Acaba CumhurbaÅŸkanlığı makamının ne yapacağını tahmin ediyorlardı? Orası ile bir görüÅŸme yaptılar mı? Temasları var mıydı? Veya ayrı bir hesap kitap var mıydı? Bunu bilmiyorum. Bunu hesaba almamış olmaları mümkün deÄŸil. Ä°kincisi bu ülkede bir ordu var her ne kadar Ergenekon, Balyoz davaları yıpratsa da alacağı tavır dengeleri deÄŸiÅŸtiriyor. Mesela TSK'nın ne tür tavır koyacağını düÅŸünüyorlardı? Hiç onu hesaba katmadan biz bu hükümeti yıkalım sonra yerine istediÄŸimiz birileri koyalım diye düÅŸünemezsiniz. Anayasa yargısı ne yapacak bu konuda net bilgi sahibi olmanız lazım. Bu konular hakkında biz net bilgilere sahip deÄŸiliz. Ama bu hesaplar yapılmadan da bu iÅŸin olmayacağı kanaatindeyim. Daha sonrasında hükümetin ya da yönetimin tavırlarına baktığınız zamanda da bir farklılık görüyorsunuz CumhurbaÅŸkanı ile hükümet arasındaki iliÅŸkileri normal seviyede görmüyorsunuz. Hükümetin yüksek yargıya bakışında farklılıklar görüyorsunuz. Demek ki, diyorsunuz ki bizim bugün aydınlatamadığımız ama gelecekte aydınlanması gereken bu kurumların tavırları neydi? Cemaat bu kurumlara nasıl rol verdi? Bir irtibatı var mıydı? Onlarla görüÅŸtüler mi? Yoksa görüÅŸmeden yorum yaparak mı fikir sahibi oldular? Bunlar bence aydınlanması gereken ortaya çıkarılması gereken bir durum olarak karşımızda duruyor.
Siz bu konuların da deşilmesi gerektiği kanaatinde misiniz?
Bu konuları deÅŸmeden Cemaat'i aydınlatamazsınız. Bu karanlık olayı ortaya çıkarmış olamayız. Bence birileri bu karanlık sahaya projektör tutmalı. Buraları hesaba katmadan yorum yapamayız. Cemaatin 17-25 Aralık ile hükümeti götüreceÄŸi konusu sadece bizim deÄŸil herkesin ikna olduÄŸu bir konu. Cemaat bunu kendi içinde deklare etmiÅŸ “Kesin gidiyorlar” diye yaymış.
“Cemaat, Türkiye'yi kendisi yönetmek istiyordu”
Neydi Cemaat'in hedefi?
Bence Cemaat Türkiye'yi kendisi yönetmek istiyordu. Öne çıkarak baÅŸbakan, bakan olarak deÄŸil arka planda kalarak yönetmek istiyordu. Biz bunu kısmen yaÅŸadık, bir polis teÅŸkilatı var ya da bir yargı teÅŸkilatı var. Åžimdi ortaya çıktı ki o karşımızdaki polisler, yargı mensupları hiç de hukuku, devlet talimatlarını deÄŸil tamamen Cemaat'in talimatlarını uygulamış. Aynı anlayışla tüm devlete hâkim olup yönetmek istediler. Kendi politikalarını kendi uygulamalarını tüm kurumlara dayatmak istiyorlardı. Hani BaÅŸbakan diyor ya “Ne istediler vermedik” Cemaat artık bir ÅŸey isteyen alan deÄŸil her ÅŸeye sahip olup kendi veren kendi dağıtan olmak istiyordu.
RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK Ä°ÇÄ°N TIKLAYINIZ
Henüz yorum yapılmamış.